29 Kasım 2011 Salı

Tufan



Her insan bir şehrin içindedir ve her şehir bir insanın içinde.Güneşli bir kış günü yaşanıyorken şehrimde , rüzgarla yürümeye başladım. Sık ağaçlı bir orman içindeydim ve ağustos böceklerinin sesleri  havadan sudan, iyilikten sağlıktan dem vuran iç sesime karışıyordu. Ne ben ormanın içindeydim ne de aylardan ağustostu. Vakit tufandan az önceydi. Yer ve gök sularını bırakmamıştı henüz. Gözlerin uzağında bir gemi gördüm. Acaba alır mıydı beni gemiye bu yalnızlığımla? Ben geldim desem... Eksik yanlarımı tamamlayan rüzgar ve ben... Alınmadım gemiye. Yalnızdım çünkü. Ve yağmur başladı. Ne yer sularını tuttu ne de gök sularını yuttu. Sonrası tufan. Ne şehir kaldı geriye ne de güneşli günler. Su sızdırmaz  bir kil tabakasıyla örtülü şimdi ve eski fotoğraflarda kaldı şehrim.

23 Kasım 2011 Çarşamba

Sait Faik

Çoğuna göre sonbahar bana göre ilk kıştı kasım. Ve bu yıl  pek bereketliydi.
  • Kurban bayramı
  • Doğum günüm
  • 1o kasım
  • Sait Faik'in doğum günü
  • Öğretmenler günü
  • Hicri yılbaşı

Öykü tadında şiir, şiir tadında öyküler yazan Sait Faik'in doğum günü bugün. Yaşasaydı  105. yaşı için iyi temennilerde bulunacaktık.



 İstanbul, Ada, balıkçı, martı, gemi sevdalısı "Yazmasaydım ölürdüm" diyen kalem ehlinin bir öyküsünü okuyalım bugün. Burgazada'daki müze evin ziyaretçileri kabulü 2012 nin baharına kaldı.


"Önümüzde hayat... Her gün bir başka uykuya yatıp bir başka rüya göreceğiz. Halbuki her zaman, ağır ağır bizimle beraber akan nehir, bir göle varıyordu. Bu gölde artık biz akmıyor, dalgalanmıyorduk. Yahut bana öyle geliyordu." (Sarnıç)

21 Kasım 2011 Pazartesi

FİRAK 2



Yüreğindeki sevda kervanına yetişebilseydim,

her mevsim açardı

kitap aralarında unutularak

yaprak yaprak kurutulmuş yüreğim.

ilk kez, gitmek için gelmeyenle

son kez , yağmurda hüzünle yürünen bir düş bağışla bana.


17 Kasım 2011 Perşembe

FİRAK 1



Özlendikçe yasemen kokan , sabra mühürlü geceleri varmış İstanbul'un.

Martılarıyla anılan şehr-i İstanbul'un vapurları, yollarına dikilen gözleri yıldızların sayebanında görülmemiş rüyalara taşırmış.

15 Kasım 2011 Salı

Kasım

Kasım başkadır benim için.
Sait Faik ile aynı ayda doğmuş olmak mutlu ediyor beni.
Karla karışık yağmur ve üşüyen ellerimi hatırlatan rüzgar var İstanbul'da.
Adımlarım taşıyordu şehirden ve adımlarım şehirden taşıyordu yeşil bir coğrafyaya beni.
Aydınlıkla karanlık arası düşler gördüm göz kapaklarım kapanıp açılıncaya kadar.
Avcumla içtiğim suların , gür ağaçların , sarı yayla çiçeklerinin olduğu ; kıvrımlı yolların ve teknolojinin bitip huzurun başladığı yeşil çimenlerde otururken gördüm kendimi.
Ve yine İstanbul.

Rüzgar, savrulan damlalar ve ben aheste adımlarımın son bulduğu yerde otobüs durağındayım.

İkindi ile akşam arası bir zamanda bekliyorum otobüsü ve hayatın bana getireceklerini.



6 Kasım 2011 Pazar

Bayram


Bugün bayram.
Şimdiden uyarayım !!!
Sakın ha öyle kalabalık ve mutlu aile tablolarından, susmayan kapı zilinden, çikolata toplayan bayram çocuklarından, gelinlerden, damatlardan, torunlardan bahsedeceğimi sanmayın.

Öyle şıkır şıkır da giyinmedim. Sabah kalktığım gibiyim. İki görüntü arasında yedi değil sadece iki fark var. Saçlarım taranmış ve gözlerimdeki şişten eser yok ))
Bayram sabahı ve ailem şehir dışında. Sabahın 6 sıydı annemle konuştuğumda, çok daha sonra babam ve abimle bayramlaştım.


Bayram sabahı ve ben özenle hazırlanmış iki kişilik kahvaltı sofrasının tek sakiniyim.
Kız kardeşim bütün ısrarlarıma ve uğraşlarıma rağmen bana  eşlik etmedi.


Yediklerime olmasa da gördüklerime eşlik edin diye kahvaltı masasını görüntüledim.


Bundan yaklaşık beş yıl önceydi. Doğuda görev yaptığım ailemden 1400 küsür km uzakta olduğum bi bayram sabahı geldi aklıma. Kar kış ve bayram tatilinin üç gün olması ayırmıştı beni ailemden. Buruk ve ağlamaklı ses tonuyla konuşup , bayramlaşmış sonra da ağlamıştım. Şöyle güzel bir kahvaltı hazırlayıp kendimi mutsuzluğun içinden çıkaracaktım ki tüpün bittiğini öğrendim.. Hani büyük şehir olsa hazırlanıp çıkar, dışarda bir kafede kahvaltı edersin. Ama orası tüpçünün,fırının ve birkaç tane olan kafelerinin açık olmadığı bir il. Yalnız başına açtığım oruçlara mı yanarsın, ailemden uzakta bayram sabahına gözlerimi açtığıma mı yoksa tüpün bitip, sıcak bir bardak çaydan mahrum kalışıma mı üzüleyim bilemedim.

Yalnızlık zor . Ve ben 30 yaşını doldurduğum şu günlerde ilerisi için ciddi ciddi endişelenmekteyim.

Siz misafirlerinizi ağırlayın ben de yavaş yavaş kahvaltı masasını toplayayım.

Hepinize iyi bayramlar.

1 Kasım 2011 Salı

Pazardır


Koyu gri bulutların maviyi kapattığı, saatlerin geri hayallerin ileri alındığı bir pazardı. Tek nefesin ısıtamadığı odam bugün dar gelmiş , dört duvar tutamaz olmuştu beni . Pencereyi kapatıp, kapıyı açarken buluyorum kendimi. Ve ben İstanbul'u yeniden seviyorum.


Her zamanki durağa doğru yürümek gelmiyor içimden. Sanki farklı bir yönden,farklı bir tarafından başlamak istiyorum güne. Farklı bir duraktan biniyorum otobüse.
Cam kenarı bir yer seçip oturuyorum. Kulaklığım takılı, kitabım elimde ve ben yolculuğa hazırım. Kirpikleri birbirine değmeyenler ile aynı otobüste aynı yöne ama ayrı mekanlara doğru gidiyoruz. Elimde " Filler İçin Su " kitabı var. Çok satanlar listesinde, eğlenceli, akıcı kitap diye duymuştum da 20 lira verip almak gelmemişti içimden. Alış veriş merkezinde 5 liradan satışa sunulunca , altın bulmuş gibi sevinmiş hemen almıştım.


Sözlerini anlayamadığım, fısıltı şeklinde bir melodi eşlik ediyor hikayeye. Dişleri olmadığı halde ; rosto , elma ve koçanında mısır yemek isteyen 90lı yaşlardaki Jakob. Lapadan,püreden ve kabullenemediği bedeninden şikayetçi. Elma dilimlerini gördüğünde gözleri yaşla dolan 90 ve 20 li yaşları arasında gidip gelen Jakob hem meraklandırıyor hem duygulandırıyor.


Otobüs durduğunda Kadıköy'e geldiğimi anlıyorum ve üşene üşene iniyorum tısslayarak açılan kapıdan. Kahvaltı yapmadığım aklıma geliyor .Sahildeki kafelerden birine doğru hızlı adımlarla yürüyorum. Sanırım çok acıktım. Kaşarlı tost ve çay kahvaltım oluyor.


 

Çay istiyorum. Bir paket kraker açıp başlıyorum okumaya. Çay bitiyor sonra kraker. Sonra çay bir daha bitiyor. O zamana kadar müzik çaldığının farkında olamayan ben çalan telefonla kesilen melodiyi fark ediyorum. Zabıta gören seyyar satıcılar gibi aceleden toplayıp eşyaları, biniyorum indiğim otobüsle aynı numaralı otobüse.


Evdeyim. Pazar gününün tam ortasında. Yazma ve okuma isteğim kayboluyor yapılacaklar listesi sayesinde.


Önümüz bayrammış. 3 T geliyor insanın aklına. Temizlik, Tatil,Tatlı. Sevmemekle birlikte misafir odasını temizliyor ve kapısına kilit vuruyorum.


Sabahki hayata farklı başlama isteğim hayal oluyor. Durak ve güzergah değişikliği ile yetiniyorum.



En iyisi kahve içelim.
benzer
benzer