23 Mart 2012 Cuma

KANARYA



Bahara açılan gözlerin, sabah selamıyla konmuş bir kanaryayı taşıyan kirpikleri öyle dingin öyle uzak telaşlardan.
Aynası olmayan güzelliğin, okuyanı olmayan kelimelerin, dinleyeni olmayan gün batımı edalı sözlerin, kanaryası olmayan kirpiklerin kışı bitmez.

Bahar gelsin kalbinize.
Hayırlı cumalar

21 Mart 2012 Çarşamba

CAN SIKINTISI






Birkaç gündür iş ve okul hayatımla alakalı düşünüp duruyorum. İkisini birden kör topal yürütmeye çabaladıkça stres kozasının içinde sıkıştığımı hissediyorum. İki tarafın da hakkını veremediğimin farkındayım ve hep bir izah hali. Kendime fazla yüklendim. Orta yol bulmalıyım ama nasıl diye diye ara sokaklarda yürürken ışıklar çekip aldı beni.Satın alamasam da fotoğraflamak bile keyif verdi Artemis isimli şık mağazayı. Tek su bardağının fiyatı 35 tl, tek fincan 50tl. Siz alır mıydınız? Neden bu kadar pahalı olduğunu merak edenler varsa hemen söyleyeyim. Ürünler el boyaması.



Müşteriye nasıl davranmasını bilen satış elemanlarını sevdim. Görüntü almak için izin istediğimde bana tanıtım broşürlerinden ve kitap ayraçlarından verdiler. 






Fotoğraflar bana yetmedi kendim görmeliyim diyorsanız Kadıköy'de. Osmanağa Camii'nin karşısındaki sokaktan girdiniz mi bulmamanız mümkün değil.



Burası da abla kardeşin çalıştığı GÜFİ kuaför. Hani canım sıkkındı ya. Saçlara da bi el atmadan 2 saatlik araya sıkıştırılmış geziyi tamamlamak olmazdı. Saç kesim konusunda çok başarılılar. Meraklısına duyrulur.



19 Mart 2012 Pazartesi

ŞAH MAT II


Başlığa bakıp kitabın ikincisinin olduğunu düşünmeyin. Hatta sevinmeyin. Şah Mat kitabını okuyup da 2 yi görenler eminim sevinmişlerdir.Yani ben böyle bir başlığı görsem " aaa ikisi de varmış, hemen almalıyım" derdim.
İki günde bitirdiğim 512 sayfalık kitap daha ilk sayfasından yakalıyor okuyucuyu. Hatta Benni, Sensi gibi isimler kitabı benli senli bir havada okutuyor. Gayet akıcı, samimi ve hoş bir anlatım. Detaylar gözümde canlandıkça olayların içinde hissediyorum kendimi.
İlk defa okuyup memnun kaldığım bir tür. Kitap fiyatı 25 tl ama marketlerde daha uygun fiyata bulabilirsiniz.


Sevgiler
İyi okumalar

ŞAH MAT



Tek tatil günüm var. O da pazar. Evi, evde vakit geçirmeyi seven biriyim. Güneşli güzel bir gün olmasına rağmen çıkmadım dışarı. Onun yerine  yüz sayfa kitap okuma ve 1 film izleme kararı aldım.
Dün başladım Şah Mat kitabını okumaya. Daha önce hiç polisiye- gerilim tarzı roman okumamıştım. İndirimde görünce farklı tarzların tatlarına bakma isteğim kabardı. Hiç affetmem , hemen koydum sepete.
Gece elimden düşüremediğim için sızıp kalmışlığım vardı. Bugün  ise 250 sayfa okudum. Ve az önce seri katilin ölümüyle birinci bölümü bitirdim. Kitabın bitmesine hemen hemen 200 sayfa var. Bu da demek oluyor kiiii birinci bölümün sonunda ölen vatandaş aradığımız katil değil. Öyle okuma isteğiyle doluyum ki... Çok merak ediyorum çok.  Biraz uyusam hayrıma olacak :) Bu arada izlemeyi düşündüğüm film hayal oldu. Kitaptan fırsat kalmadı.



Güzel bir güne başlayın emi
Kitabı okuyup okumama noktasında kararsız kalanlar
Bence tereddütsüz alın


18 Mart 2012 Pazar

PAZAR



Haftanın yorgunluğundan sıyrılamadığım bir pazar günü. Geç saatlere kadar okuduğum kitabı komidinin üzerine koyamadan uyuyup kaldığım gecenin sabahı yani. Babam, annem, abim çoktan kalkmışlar kahvaltı masasından. Belli ki erken uyanmışlar.

Şöyle bahçeye kurulmuş bir kahvaltı masası hayal ettim. Mis gibi bir hava, iliklere işleyen güneşin sıcaklığı, kuşların sesleri, kedilerin sırnaşıklıkları... Beyaz bir örtünün üzerine yerleştirilen kırmızı, yeşil, siyah, beyaz ve sarının hakim olduğu kahvaltılıklar. Ve minik bir vazoya yerleştirilen pembe karanfiller. Tebessüm eden ve dahası sohbet eden bir aile. Gözlerimi kapatıp derin bir nefesle içime hapsediyorum bu görüntüyü.

Dağınık masa biraz daha erteletiyor kahvaltımı. Birkaç sayfa kitap okuyorum. Çay içmeliyim. Evet. Sadece aklımda çay var. Yeniden çay demliyorum. Sandalyenin üzerinde duran gazete keyfimi yerine getiriyor. Gazete aldıkları için seviniyor ve güzel bir masa hazırlama isteği duyuyorum. Mutfak demli çay, kızarmış ekmek ve haşlanmış patates kokuyor. Kendime bir servis açıp tabak hazırlıyorum. Ayaklarımı diğer sandalyeye uzatıp pofidik terliklerimi sallayarak gazetemi okuyorum. Uzun bir kahvaltı. Günüm güzelleşiyor.




Sizler ben gibi yapmayın.
Sevdiğiniz biri olsun
Kahvaltıda sohbet edeceğiniz çayını dolduracağınız biri
İyi pazarlar












EZO



 

Ezo Gelin'in köyünden doğuya yönelirseniz gözleriniz sizi adım adım farklı bir coğrafyaya taşır. Toprak aynı topraktır, insan aynı insandır ama  bir değişiklik hisseder Hz İbrahim'i anarsınız. Derler ki Urfa'da Nemrud'u hiç hissetmezsiniz. Ama bunu diyenler bilmezler mi herkesin kendi içinde bir Nemrut taşıdığını. Her yüreğe bir kere bile olsa düşmüştür o ateş.Herkes bir kere ateşe atmıştır kendini. Kimi zaman pervane olup yanarsınız kimi zaman da yandığınıza yanar ve Nemrud'un kızına atarsınız bütün kabahati. İçinizde tutuşan ateş bir katre suya muhtaç ederken dünya gözünüzde Kerbela olur.



Urfa türküsü dinlerken
Urfa yazısı yazılır değil mi?
Selam ola

16 Mart 2012 Cuma

BİR GÜNLÜK KEYİF




Kendimde her zaman yıldız ışığı olduğunu düşünmüştüm.
Görmüş olduğunuz fotoğrafımda bu ayan beyan ortada .


Mecburi bir konferans yüzünden çarşamba günü işi gücü, okulu bırakıp Sultanahmet'teki Rektörlük binasında aldık soluğu. Güzel, faydalı bilgileri zihnimize depoladıktan sonra sağıma kız kardeşimi, soluma kankamı takıp gezdik köşe bucak. Konferans öncesi Simit Sarayında buluşup kahvaltı yaptık . Ortamın ışığı fevkaladenin fevkinde olduğu için epey bi fotoğraf çektik. Dolaşmaktan yorgun düşüp enerjimizi tükettiğimiz bir anda kendimizi sessiz sakin bir kafeye attık ki Sirkeci taraflarında kafenin tenhasını, sessiz sakinini bulmak yolda çeyrek bulmaya benzer. Tam kestirememekle birlikte 2 saate yakın oturduk. Yemeden içmeden de oturulmaz ki kafede . Haksız mıyım? Yalnız yediğim mantı şöyle dursun bademli ay kurabiye beni mest etti. Babamlar da tatsın diye 200 gr kadar  paket yaptırıp gece vapurlara dağılmadan önce ayak üstü yiyiverdik eve götürüleceğini unutarak :)
Bol yürüyüşlü, az alışverişli ,çok keyifli bir gün yaşadım.


 Kitap yerine eşarp aldım
Aker ve Arminenin


Beğendiniz mi?
Ben çok sevdim




Hayırlı cumalar
Güzel geçsin gününüz

15 Mart 2012 Perşembe

MART BOZMA




Dün martın biriydi. Şaka değil, ondördü hiç değil. Tabi bizim hesabımız kocakarı esaslı. Bundan kırk yıl öncesi. Hani televizyonların olmadığı, fakirliğin kol gezdiği yıllar. Ekmeklerin kara fırınlarda çuval dolusu yapıldığı, yemeklerin sobaların üzerinde odun ateşinde pişirildiği ,yedi-sekiz çocuklu bir ailenin iki göz odalı toprak evlerde yaşadığı yıllar. Köyde yaşayanların  adetlerini bilirsiniz ya da en azından duymuşsunuzdur. Annem mart bozmadan bahsetti keyifli keyifli. Kocakarı soğuğu, sıcağı, baharı, kışı varmış meğer. Çocukken mart bozmak için komşulara gittiğini ve hediye edilen iki yumurtaya nasıl sevindiğini anlattı. Martın birinde hane dışından eve ilk giren kimse martı bozmuş oluyor. O yıl bereketli, güzel bir yıl olursa martı bozan kişinin hayırlı geldiğini düşünerek ertesi yıl davet ediliyormuş. "Bizim martımızı sen boz" diyerek ve hediye yumurtanın sayısını arttırıp bir de yemek sözü vererek. Ama o yıl hastalık, huzursuzluk doluysa martı bozan kişiyi eve   -ilk giren olarak- almıyorlarmış :) Bu arada bizim köyde bu gelenek hala yaşatılıyor . Dinlerken keyif aldım. Ortamı ve şartları göz önünde bulundurduğumuzda böyle küçük mutluluklar hayatın tadı tuzu oluyor.

13 Mart 2012 Salı

Yaza Yolculuk Bitti



Kendime salep hazırladığım soğuk, karlı bir hafta sonuydu. Yaza Yolculuk'u okuma hevesiyle dolduğumu ve bunu bahara yorduğumu hatırlıyorum. Sayfa sayısı az olduğu için bir çırpıda okuyup bitirebileceğimi sanmıştım. Yanıldığımı anlamam uzun sürmedi ve ben birkaç sayfa dışında kitabı okuyamadım.

Birkaç gündür minübüs geliş gidişlerime arkadaşlık ediyordu rafa kaldırdığım kitap. Ücreti verip her zamanki yerime -arka dörtlünün şöför çaprazı- oturuyor ve bir saati biraz geçen yol boyunca hemen hemen hiç başımı kaldırmıyordum. Bugün dönüşte kalan 10 sayfayı da okuyup bitirince  ses geçirmez duvarlarım yıkılıverdi sandım. Ne gürültü, ne hengame aman Ya Rabb. Minübüsteki bütün negatifliği eme eme geldim.
Bir kitabı daha bitirmenin haklı keyfini yaşıyorken listeden bir ismi daha silebilirim artık.




Bu kutuya bayıldım.
Öyle güzel resmetmişler ki İstanbul'u
Tabii çikolataları da kaliteli ve tazeydi.
Severek yedik
Öğrencime teşekkürler :)

11 Mart 2012 Pazar

Şişedeki Mesaj


Sevgili!
Yollamayacağım ve dahası şişeye koymayacağım bu mektubu sana oturduğum yerden yazıyorum. Öyle uçağım falan düşmedi. Issız bir ada ya da balta girmemiş bir ormanda da değilim. İstanbul'da; sokağı, mahallesi belli bir apartmanın beşinci katındayım. Sakızlı muhallebi ve keşkül paketini karıştırıp az önce pişirdiğim ve her kaşıkta farklı aroması olan, dumanı üzerinde tatlının muhteşem kokuları eşliğinde yazıyorum.
Sevgili diye başladığım mektubun adresi olmadığı gibi muhatabı da henüz bilinmiyor. Yani daha tanışmadık. Hazır bahar kapıdayken 30 yıllık saklanma ve bekleme sürecine de bir son versen diyorum. Benim seni bulmamı bekliyorsan emin ol bi otuz yıl daha beklersin. En iyisi aklını başına topla ve yakana kırmızı karanfili eline de kitabı tutuşturup çık sokağa :)


Yazarken aldığım keyifi umarım siz de okurken almışsınızdır.
Neden şişedeki mesaj diyecek olursanız cevabı burda. Öğrenmek için Okumak şart :)
Toplumsal mesajımı da verdiğime göre artık soğumuş olan tatlımı yiyebilirim.

Güzel geçsin gününüz

10 Mart 2012 Cumartesi

RÜZGAR



Değişmeye başlayan mevsimi taşıyor saçlarıma rüzgar. İlk açan yaprağı karşılamaya hazır ruhum. Leylak kokusuna yakalanmak istiyorum, yeşil çimenlerin arasında nazlanan beyaz papatyaları görmeyi bir de.
Bahar;  havaların ısınması, renklerin çoğalması, günlerin uzamaya başlamasından çok daha başka bir şey.


Güzel geçsin gününüz

BAHAR HEDİYESİ

 
 
 
Son yazılarımda dilimden düşürmediğim bahar sonunda bloguma da geldi. Çok beğenilen İstanbul temalı headerimi de hazırlayan kıymetli arkadaşım  SEVGİ bana bahar gibi bir header hazırladı. Hem de öyle üç beş dakika zaman ayırarak değil. Fotoğrafları tek tek arayarak, seçerek, kompozisyon oluşturarak. Beğenmedim hadi bir daha diyerek, saatlerini ayırarak , sevgisini katıp nazlarıma katlanarak... Sizin bakıp beğendiğiniz o fotoğrafta bizim birbirimize yazdığımız onlarca mail var. Günümüzün nasıl geçtiğini sorduğumuz, anlattığımız ; sevgimizi, samimiyetimizi kundaklayıp büyüttüğümüz çok şey var .
Sevgi  , ne zaman bir post yayınlasam kendi renginden,  güzelliğinden, tebessümünden katıştırıverir. Yeri gelmişken kelebeğimizi de analım. İnsanın etrafında kelebekler gibi gönlünü okşayan, kuşlar gibi kulağına hoş gelen görüntülere ve  seslere sahip sevdikleri olmalı. Kıymet verdiği, kıymet gördüğü, sevdiği, sevildiği ailesi, arkadaşları, dostları... Şanslı olduğumu biliyor ve bunun için Rabbime hamd ediyorum.
Bu yazımı okuyan tanıdık tanımadık, bildik bilmedik herkesin huzurunda ve şahitliğinde kıymetli arkadaşım Sevgi'ye çok ama çok teşekkür ediyorum. İyi ki tanıdım seni.


 Hep Canım kal emi :)
Güzel geçsin geceniz

8 Mart 2012 Perşembe

CEMRE




Bir bir  düşerken cemreler, suyun maviliğinde şiir nakışlı hayalleri yüzdürüyor gözlerim. Dal uçlarında patlayan umutları çoğaltıyor beyazdan sıyrılan bahar. Masmavi göğün altına demirlenen kalplerin sesine düştüğünde cemre, pencere önlerindeki sardunyaların alaca renginden bir gökkuşağı yükselecek . Serin ve yağışlı bir gecede kalbimden turna katarları geçerken bir yerlerde yarım kalan  hikayeler tamamlanıyor .



Yarım kalan hikayelerin tamamlanması duasıyla
İyi geceler

BAKIŞ





Bir bakışımla denizin üzerine yıldız yıldız dağılan güneş ışıklarını topladım bugün.
Dalgın bakışlarıyla hayallerini suya karıştıranları gördüm..
Sahi sizin de hayalleriniz karışıyor mu mavi gökyüzüne, bir ağaca, bir kuşa ya da bir çift gözün en derinlerine?

BAHAR





Kuş seslerinin olmadığı sabahları geride bırakıp
kırlangıçları havada görmeye başlamışken
Dalgaların üzerinden gelip geçen insanlardan bir insanken
Ve henüz anne, babama sarılma nimetinden mahrum değilken
Yüreğime bahar dolmaması ne mümkün

Yüreklerinize bahar gelsin
Güzel geçsin gününüz

7 Mart 2012 Çarşamba

SOLDAKİ BEN




Hani  fıkralarda
fotoğrafın arkasına ya da mektuba yazılır  ya
Ne mi?
Soldaki ben :)
Güzel geçen günün ve gecenin finalini yapalım artık
Allah rahatlık versin
Yarın akşama kadar esen kalın

6 Mart 2012 Salı

GÜNEŞ




Ruhumu, gönlümü, yüzümü aydınlatıyor bugün güneş.
Kimilerinin gözlerini kamaştırırken kalplerini ısıtamıyor maalesef.
Kalbi hep kara kış olanlara güneş neylesin.

Güzel geçsin gününüz :)

5 Mart 2012 Pazartesi

HEDİYE-5- SONUCU



Şöyle geç yatılıp geç kalkılmış güneşli bir pazar sabahında aileyle yapılan kahvaltının keyfini anlatmama gerek yok sanırım. Haşlanan yumurtalara ve dilimlenen domateslere biraz hayal gücümüzden bulaştıralım diye çıkılan yoldaki ilk pürüz ekmeklerin şekliydi.  Peynirle kapatırım olsun derken yumurtayı kestiğimde sarısının tam ortada olmadığını gördüm. Şaşı bir baykuş yapmak içimden pek gelmese de  azmetmiştim bir kere. Tam o esnada muhabbet kuşumuzun kafesi benim yer değiştirmem ve annemin dikkat etmemesinden mütevellit bacak darbesiyle tabureden düşüverdi. Ne tost ekmeği üzerine peynir ve yumurtadan baykuş yapma isteği  kaldı ne domatesten palmiye. Öylece koydum tabağımı masaya ve çabucak yedim. Kuşumuzu merak edenlerin içi rahat edebilir. Düşme esnasında kafesin üst bölgesi yerinden çıktığı için kuşumuz fırlayıp tüle kondu. Olan benim neşeme ve keyfime oldu.

Çekilişin sonucunu merak edenlere gelince... Onca kelimeyi okumak eziyet olmamıştır inşaallah :D
Efendim, belirttiğim tarih ve saatte  18 katılımcı ve 42 yorum ile çekilişimizi gerçekleştirdim. Kitabımızı kazanan 16 numaralı  Ayşe B isimli katılımcı oldu. Güzel günlerde okur inşaallah. Gerekli bilgileri mail atarsa en kısa sürede kendisine sevgilerimle birlikte kitabı ve  yol arkadaşlarını göndereceğim.
Ay sonunda yeni bir kitap hediyesi haberini de vererek hepinize  iyi geceler dilerim

4 Mart 2012 Pazar

KIRTASİYE


Son 6.5 saat




İsteyip de adını yazdırmayanlar için son 6.5 saat
Çıkmaz demeyin, şansınızı deneyin :)
Çay keyfinden sonra aldığım kırtasiye ürünlerini paylaşacağım.
Sevgiler...

3 Mart 2012 Cumartesi

İZAHTAN VARESTE



İşte böyle...
Durum bundan ibaret olunca...



Gözden geçirme süreciyle birlikte
Yeni kararlar alınıyor
Uygulama kısmında pürüzler çıkmasa bari
:)


Merak edene;
İZAHTAN VARESTE : Açıklamaya gerek yok,
Açıklama gerektirmeyecek kadar net

LİSTE

Sevgili SERROSE de görmüştüm böyle bir liste. Kitap almamak ve elindekileri çabucak tüketmek için kitaplığında keşif yapmış ve tek tek yazmıştı. Benim de aklıma yattı, beğenimi kazandı. Yanıbaşımda duran kitaplığa oturduğum yerden şöyle bir göz gezdirdim. Sonra okunmayanları tek tek tespit edip beşerli grup şeklinde yazdım. Okudukça üzerlerini çizeceğim. Okunan her üç kitapta bir kitap satın alma hakkı tanıdım kendime :) Merak ediyor musunuz okunmayan kaç kitabımın olduğunu? Hemen söyleyeyim. Sadece ve sadece 26 tane ve biri bitmek üzere.





İstanbul'da yağmur var ve tabii soğuk da.
Ailenin uyanan fertleriyle
annemin hazırlamış olduğu masada
kahvaltı yapacağım şimdi.
Eline sağlık diyip öpeceğim annemi
Tabii karnımı doyurduktan sonra
Güzel bir hafta sonu geçirin
Sevdiklerinize sarılın
ve beni de özleyin
Sevgiler
:)

2 Mart 2012 Cuma

SONRA DİNLE



....
Bazen yıllar sürer bir gözün kapısından içeri girmek, bazen bir an..
Ve o imtihanı verenler o kapıdan içeri girip,

O gönülde bir ömür misafir olurlar.
Gözler ki aşk kapısının tokmağıdır, gözler ki aşkın kapısıdır..
Girmesini bilene…

ÖNCE OKU, sonra...



BİR ÇİFT GÖZ

İnsan arar..
Bazen bulur, bazen buldum zanneder,

Bazen buldum zannetmişken bir imtihanla kaybediverir..
Aradığını bazen bir çift gözün derûnunda bulur,
Bazen kaybeder kendisini insan,
Bir çift gözbebeğinin ta içinde..

Genç adam da ararmış, Aşkı ararmış..
O kitaplarda okuduğu, filimler de seyrettiği,
Hayalini kurduğu, rüyalarda gördüğü aşkı aramış yıllar boyu.

Bir gün bir kütüphaneden bir kitap almış,
Oturmuş sabaha kadar okumuş, yutmuş, o kitabı ezberlemiş.
Bazen sayfaları birbiri ardınca çevirmiş.
Tekrar okumuş.. Tekrar okumuş..
Ve o kitapta ki aşka vurulmuş genç adam.
Sonra kitabı kapatmış sabaha karşı, düşünmeye başlamış;
‘Acaba böyle aşıklar gerçekten var mıdır?’
‘Böyle bir aşık? Böyle bir maşuk? Böyle bir çift göz gerçekte de var mıdır?’

Kitabın kapağını kaldırıp bakmış ki,
Kendinden önce okuyanların isimleri var.
Bir tane bayan ismi ‘Acaba?’ demiş,
‘Bir ömür beklediğim, aradığım acaba o olabilir mi?
O da bu kitabı okurken, filan sayfada benim düşündüğümü düşünmüş müdür?
Falanca sayfayı okurken, böyle bir tebessüm etmiş midir?
Falan yerde gözlerinden yaşlar süzülmüş müdür bir bir?’

Hayaller kurmaya başlamış.
Sabah olduğunda genç adam, ‘Aradığım sevgiliyi buldum!’ demiş.
‘O kadın benim bir ömür aradığımdan başkası değil!
Göreceğim onun gözlerini, onun gözlerinin kapısından gireceğim yüreğine..’

Sabah olunca, o isimde ki herkese birer tane mektup yazmış.
Adresleri bulmuş fihristten.
Göndermiş mektupları ve beklemeye başlamış..
Bir, iki, üç, dört, beş…
Günler günleri kovalamış haber yok.
Bir sabah eve geldiğinde posta kutusu,
Kalbi güm güm atmaya başlamış, çıkartmış ‘o’.
Ondan bir mektup..
Hemen alelacele merdivenleri koşarak çıkmış,
Bir taraftan zarfı açmış okumuş, cevap;
"Genç adam sizi tanımıyorum, bir kez bile görmedim yüzünüzü. Zaten görmem de gerekmez bir tek gördüğünü sevmez gözler ama itiraf edeyim yazdıklarınıza vuruldum. Sizde benim hoşuma gittiniz."

Genç adam hemen bir cevap karalamış oracıkta.
Cevabını beklemeye koyulmuş, iki, üç gün.
Hani beklerken de zaman geçmez.
Koşmuş, gelmiş, bakmış posta kutusunda bir mektup,
Hemen bir cevap.
Bir mektup, bir cevap…
Beş yıl boyunca karşılıklı mektuplaşmışlar.
Birbirlerinin ne yüzünü ne de gözünü görmemişler bu zaman diliminde.
Delikanlı dayanamamış artık yakmış hasret yüreğini,
Bir mektup yazmış;
"Hanımefendi sizi görmek istiyorum. Yüzünü görmeden, özüne vurulduğum kadını merak ediyorum. Ne olur buluşalım."
Cevap gelmiş;
"Hay hay. Filan gün, falan sahil kasabasında, falan yerde bekliyorum. Beni tanımanız için yakamda da kırmızı bir gül olacak."

Zaman geçmek bilmemiş.
Genç adam şiirler okumuş, türküler söylemiş..
Nihayet o sabah geldiğinde, iki saat evvelden belki
Koşturup o sahil kasabasına gelmiş, beklemeye başlamış.
Martıların sesi bir başka,
Dalgalar bir başka vurmakta sahile,
Simitçi çocuk bile o gün bir başka güzel.
Yüreği alt üst, pır pır.
Vakit yaklaştıkça yerinde duramaz olmuş.
Karşıdan gelenlere ‘Acaba o mu?’ ‘Belki de budur.’
Hepsinin yakasına bakıyor, ‘Yok o değildir!’ ‘O değildir!’
En son bakmış ki; karşıdan birisi geliyor.
Muhteşem bir endam, saçlar bellere kadar dökülmüş,
Bakışlar alıp insanı asırlar ötesine, kıtalar ötesine götürecek kadar güzel.
Ve o kadar tatlı bir tebessümle genç adama doğru yürüyerek geliyor ki;
“İşte” demiş “İşte biliyordum, o..”
Ona doğru yürümeye başlamış, yaklaşmış,
Tam karşı karşıya gelmişler, göz göze bakmışlar,
Genç kız bir tebessüm edip delikanlının önünden sıyrılıp geçmiş ki;
Arkada ellili yaşlarda, kalın camlı gözlükleri olan, yüzü çiçek bozuğu,
Seksen kilo kadar, 1,50 boylarında, yakasında kırmızı bir gül olan bir kadın.

Dönüp bakmış giden kıza,
‘Gel!’ der gibi bakmakta o güzellik.
Diğerinin gözlerine bakmış, yalvararak bakıyor.
‘Hayır!’ demiş. ‘Ben bir anda vurulduğuma değil,
Yüzünü görmeden, özüne vurulduğum kadına gideceğim.’
İhtiyar kadının önüne gelmiş, durmuş, elini uzatmış.
‘Merhaba’ demiş, ‘Ben filanca’. Kadın tebessüm etmiş.
‘Delikanlı sizi tanımıyorum ama şu karşı kaldırımda ki kız var ya, sizi görünce gözleri ışıl ışıl oldu. Yakasında ki gülü çıkartıp benim yakama taktı ve dedi ki ;
‘Şşş... Teyze, imtihan, imtihan…’
Delikanlı dönüp bakmış ki, genç kız kollarını açıp kendisine doğru gelmekte.

Bazen yıllar sürer bir gözün kapısından içeri girmek, bazen bir an..
Ve o imtihanı verenler o kapıdan içeri girip,
O gönülde bir ömür misafir olurlar.
Gözler ki aşk kapısının tokmağıdır, gözler ki aşkın kapısıdır..
Girmesini bilene…


..:: Serdar Tuncer ::..

FİLM



Şubat ayına 14 film sığdırmışım. Kimi animasyon, kimi Türk yapımı; kimisi evde izlendi kimisi de sinemada. Çok beğendiğim de oldu, zaman kaybı dediğim de.

Beğendiğim filmlerin çoğu G. Kore yapımı. En son Güney Kore filmi  Only You / Always'i izledim. İzlemek isterseniz  diye size linki de verdim. Yapmanız gereken ışıkları söndürmek ve 100 dakikanızı ayırmak. Pişman olmayacaksınız.


Güney Kore yapımı film tavsiyeleriniz var mı?
Çoğunu izlemiş olsam da belki kaçırdıklarım vardır.
Hayırlı Cumalar
Sevgiler


benzer
benzer