27 Aralık 2011 Salı

Aralık


Şimdilerde kırmızı,yeşil ve beyazın adı oldu Aralık.
Ağaçlar-evler süsleniyor, yeni yıl kartları yollanıyor, hediyeler alınıyor... vs. 2012 den neler beklediğimize dair havada uçuşan mimler de cabası.

Yeni yıl beklentilerinden önce yaşanan yılın muhasebesini yapmanın daha doğru ve akıllıca olacağına inanıyorum.
Öncelikle geçen seneye nazaran bu yıl çok silik yaşandı benim için. 5 yıllık meslek hayatıma geçen yıl bir de üniversitede öğrenci olmayı ekleyip günü güne bağlamış ve kocaman bir yılı çarçabuk bitirmiştim.
Kah işlerimle alakalı etkinlikler kah üniversitedeki hocaların verdiği ödevleri hazırlama. Vize,final derken tükeniverdi koca yıl.
Bu yıl da yaptığım şeyler hemen hemen aynı.
Kendime bir katkı yapmadığım için kalbim müsterih değil.
 

FİRAK 10



Yoksul bir düşü yüzdürürken denizinde İstanbul'un, gözlerim sözlerin oluyor. Bahar dallarından değil belki ama soğuğundan yaşam sızıyor burda.
Gölgesiz çardakların nergis kokularını taze dem kokulu bir bardak çaya değişmeli, şimdi tam şu vakitte.

Güzel geçsin gününüz.

23 Aralık 2011 Cuma

Kazanan 3


On dört yorumdan biri cevap mahiyetinde olduğundan çekilişimiz on üç kişi arasında yapıldı.
Öncelikle daha önce kitap gönderdiğim arkadaşlara çıkmamış olmasına hem şaşırıyorum hem de seviniyorum.
Malumunuz üzere yeni bir blog ve çekilişe katılanlar üç aşağı beş yukarı hemen hemen aynı isimler.
Kazananı tebrik etmeden önce aralık ayında başka kitap hediye etmeyeceğimin haberini de vermek istiyorum. Şimdi bloglarda bi hediye furyasıdır gidiyor. Mübarek Muharrem ayı münasebetiyle başlatmış olduğum hediyeleşmeyi 2 ocağa kadar rölantiye alıyorum :)
Şimdi gelelim şanslı kişiye. Sevgili okul arkadaşım bu haftanın talihlisi.  Hamide_ozyurt@hotmail .com adresi üzerinden 7. yorumu ile bu güzel iki kitabın sahibi oldu. İyi günlerde okuması ve istifade edebilmesi dileklerimle tekrardan tebrik ediyorum.
Diğer çekilişim 2 ocak tarihli. Katılımlarınızı bekler hayırlı geceler dilerim.

Güzel geçsin geceniz.


FİRAK 9






Uykunun esiri gözlerim fecre dalıyor. Kızıl bir çiçeğin yapraklarının usulca açılışı gibi gün geceden sıyrılıyor. Kapanmamış göz kapaklarımın rüyası oluveriyor gökyüzü. Öyle sessiz ki İstanbul bu saatlerde . Sanki bulutların parmak ucu yürüyüşlerini , çiçeklerin sehere nazlanışlarını duyuvereceğim . Çoğunun başı yastıkta , kirpikler dalgasız denizlerin başıboş yelkenlileri .
Kar altında bensiz üşüyen sevgilinin durgunluğunda İstanbul...


Hayırlı Cumalar.

16 Aralık 2011 Cuma

Kazanan 2


Öncelikle katılan 10 arkadaşıma teşekkür ediyorum.
İkinci kitap hediyemizin şanslısı adını bilmediğim odgnn@hotmail.com  adresinin sahibi.
Kendisini tebrik ediyor kitaptan azami şekilde istifade etmesini diliyorum. Umarım hayatına ufacık da olsa bir güzellik katılmıştır.
Telefon ve adres bilgilerini mail olrak bekliyorum.

Güzel geçsin geceniz

15 Aralık 2011 Perşembe

FİRAK 8





Gözlerimden kalkıp, maviyi beyaz köpüklerle yırtan vapurlardan tanı beni.
Mektupları katlayışımdan, zarfa pul niyetine yapıştırdığım hayallerden tanı.
Rüzgara dokunmak için çıktığım uzun yürüyüşlerimi, yağmur kokusu sinmiş ıslak hayallerimi ,kirpiklerden düşen kelimelere gecenin sahip çıkışını anla.
Anla beni, sadece özleme.
Tanıdıkça ve anladıkça , dikeni acıtmayan bir gülün olabileceğini göreceksin.

13 Aralık 2011 Salı

Halet-i ruhiye


 

Otomatiğe bağlı kapılardan , otomatiğe bağlanan hayatları mesai saatleri denen kısmına bırakıyorken araçlar ve yolunu bile ayaklarım buluyorken ... "Başımı kaldırıp etrafıma bakmıyorum ki kendime nasıl bakacağım?" sorusuna muhatab bir ruh halindeyim şimdilerde.


Güneşin İstanbul'dan çok erken doğduğu bir şehirde erken kalkardı insanlar. Çünkü sabah erken olur, gün erken ışırdı. Üç beş eşyadan ibaret odama geldiğimde boş bir kabre uzanır gibi yatağıma uzanıp büzülür , gözlerimi kendime dikerdim.

Papatyalar vardı...Öyle bahar gibi bir mevsimdi. Papatyaların beyaz yapraklarını yolar gibi kendimde olanları yoklar ve başlardım kendimin çiçekli bahçelerini talan etmeye.

Körpe zamanlarım vardı. Ellerim ceplerimde ,acabaları bir ıslıkla yarım bıraktığım yağmursuz bir gece hatırlıyorum. Bir papatyayla aynı toprağa uzanmış ruhumun yanıbaşındayım sanırım. Soranlara kederden değil kaderdendir diyebiliyorum ölçülebilir mesafelere serpiştirdiğim hıçkırıkların uzağında. 

Ve gün düşüyor toprağa. İstanbul'da yine akşama yakın bir zaman. Şehir evine dönüyor telaşla. Ve yine sabahlar erken oluyor geceler hep erken.

Fotoğraf 2



Yağmur sonrası toprak kokan serin bir İstanbul akşamında, dudağımda türküler demleniyor...
Gözüm telefonda , aklım sende.
Gölgelerin kanadına sinmiş bir hasrettir payıma düşen. Yalnızlığıma dost,
çekingen adımlarıma cesaret veren sesini özledim.
En sevdiğim, şiirim.
Sessizliğinin ve de sensizliğimin çığlıklarıyla göl olan yalnızlığıma bir ses ver...

Fotoğraf 1


Sağ eli semaya, sol eli toprağa bakan beyaz gölgeler gibi;
bir gözünde bin hüzün, bir gözünde bir umut taşıyan;
yorgun, durgun suskun kadınlar...

Kaderin karasına inat, mavi yazmanla ağarmış saçlarını nazlarken, bir tutam isyan etmiş senin bütün bastırılmış isyanlarının yerine

Ey kadın!
bakışların yağmur damlası gibi gönül denizime düşüyor.

Şiir gibi çağıldayan bakışlarla susma...

11 Aralık 2011 Pazar

Kazanan


1- Zeynebi
2- Undenied
3- Kadriye F.
4- Ayşe
5- Adsız ( Hatice)
6- entropi_1980
7- Kalemin secdesi
8- beyazrüya90
9- hamide_ozyurt
10- Kısaca Fd

Katılan arkadaşlara teşekkür ederim.
İlk çekilişimizin talihlisi 4 numaralı yorum sahibi Ayşe Hanım oldu.
Ayşe Hanım tebrik eder en kısa zamanda adres ve telefon bilgilerinizi mail olarak yollamanızı rica ederim.
Güzel günlerde okuyup istifade etmeniz dileğiyle.
Diğer arkadaşlarım üzülmesin.
Hemen yeni bir kitabı sizler için seçtim.
Az sonra paylaşacağım postu

 



 
Hoşça bakın zatınıza

FİRAK 7



Benli düşleri senli düşlerle tutuşturup
adını yazdığım kağıttan gemileri salıyorum yangınlara.
Aynı düşte aynı renk olmayı diliyorum.
Yüreğin kağıt gemilerimin limanı,
adın sevincim olsun istiyorum.


9 Aralık 2011 Cuma

Resim



Ayaklarımın dibine  fotoğrafın düşmesinden sonra aldım kağıt kalemi elime. Koca kafalı, boncuk gözlü bir kızın kedi kuyruğu saçlarını resmetmek gelmedi içimden.  Biraz saç ilavesi yaptım. Ve biraz da oyuncak.




Sağ sol kavgasının olduğu , fakirliğin kol gezdiği yıllar.Hem okuyan hem çalışan bir babanın ikinci çocuğu olarak dünyaya gelince yeşil naylon ayakkabıları,naylon bebeği olan bir kızın altı üstü bir fotoğrafının olması çok da yadırganmasa gerek :)





Can sıkıntısından ne yapacağımı bilemediğim;  kitap okumanın,film izlemenin hatta kahvenin bile cazibesini yitirdiği o anlarda çizdiğim resmi paylaşmak istedim.


İyi geceler

8 Aralık 2011 Perşembe

FİRAK 6



Gün çiseliyor ayaklarımın dibine,
Düşlerimin üstü açık kalmış
dualarını ört üstüme


Güzel geçsin gününüz

7 Aralık 2011 Çarşamba

FİRAK 5





Sülüs hatlı eskimeyen harflerle İstanbul yazılmış
sağ avucumu
duvarları gül yaprağından örülü sol yanıma bastırıyorum her yıla bir tane bahşedilen kış mevsiminde.
Gelecek baharın ilk çiçeği,
güneşli ve meyveli günlerin mis kokulu şarkısı olsun
bu soğuk İstanbul sabahında
yüreğimi kaplayan yağmurun sesi.

Günaydın



Gün yağmur kokuyor, gözlerim umut.
Kefensiz kelimelerimle gömdüğüm hayallerim var.
Gece renkli lalelerin nazladığı
mor sümbül kokulu çocuksu gülüşlerim...
Sabahın mahmur gözlerinde
Hayatın mahrumluğundan ötede
Güzel günler için
Günaydın

5 Aralık 2011 Pazartesi

DAİSY



 

 Filmin adı gizli aşkın sembolü olan "papatya". Geleneksel aşk üçlemesinde taraf tutmayı sevenlerdenim ben de. İyinin ve kötünün film ilerledikçe bulanıklaştığı , doğru ve yanlışın iç içe geçtiği bu filmde taraf olmak mümkün olmuyor.
Kendini koyamıyorsun ne kızın ne de diğerlerinin yerine. Dipsiz kuyuya atılan taşın sesini beklemek gibi bir şey oluyor ben olsaydım sorusunun cevabı.

Suya düşen biri için yapılmış köprü geliyor akla. Kapıya şaşmadan bırakılan bir saksının içine sığdırılış papatya tarlası. Ve daha pek çok şey.
Altı üstü bir film  ve zaten böyle şeyler hep filimlerde olur diyorsun kısık bir sesle.
Ve sonra aklında filmden kalanlarla duygu denizinde boğulup gidiyorsun.




4 Aralık 2011 Pazar

FİRAK 4



Güneşin uğramadığı odalarda , gölgesiz duruşlarımla bir zamansızlık anındayım.
İçimdeki kucaklaşmalara sırt döndüğümden beri , dilimden söz değil köz dökülür.

FİRAK 3



Yoksul bir düşü yüzdürürken denizinde İstanbul'un, gözlerim sözlerin oluyor. Bahar dallarından değil belki ama soğuğundan yaşam sızıyor burda.

Gölgesiz çardakların nergis kokularını taze dem kokulu bir bardak çaya değişmeli, şimdi tam şu vakitte.
benzer
benzer