30 Nisan 2012 Pazartesi

NİSAN

Fotoğraf bana aittir.


 
Nisanın sonunda bir başlangıç gibi uzakları yakın eden bir ses duyulur baharın içinden. Yol üstü adımlara bahar yağmurları eşlik eder. Hasretin vuslata karıştığı , hüznün sevince muttasıl olduğu bu mevsimde nisan yağmurunda ıslanacağımızı biliriz.
Elleri ceplerinde, başı önde bir delikanlıya ıslık, dallara tomurcuk, aşıklara sıcacık bir gülüş, mayısı takvimlere fısıldayandır nisan.

29 Nisan 2012 Pazar

Tek kişi, cam kenarı




Martılarla paylaştığım simitin son lokmasını atıp ağzıma perona doğru yürüyorum. Tek kişi, cam kenarı biletimi kitabımın, defter ve kalemlerimin olduğu geniş ve derin çantamdan güçlükle bulup biniyorum otobüse.
Yolculuğun çok şey öğrettiğini düşünmüşümdür hep. Yayları gıcırdayan eski bir kanepenin rahatlığını, tahammülde zorlandığım blok derslerin kıymetini, iki parça eşyanın ücretini ödemek için beklediğim bitip tükenmez sandığım dakikaların kısalığını...
Tarlaların geceye has kokusu büyüdüğüm yerlerde küçüklüğümü aramak için çıkılan yolculuğuma eşlik ediyor.


Güzel geçsin geceniz

11 Nisan 2012 Çarşamba

YERALTI GÜNLÜKLERİ







Açlık oyunları serisini bir çırpıda okumuş ve büyük keyif almıştım. Okumayanlar için şiddetle tavsiye ederim . Hem şimdilerde filmi de gösterimde.
Bir buçuk iki yıl oldu okuyalı. O zamanlar ben üçüncü kitap çıksın da alayım diye sabırsızlanarak beklerdim. Şimdi üçüne birden sahip olabilirsiniz hem de daha uygun fiyata.
Son bir haftadır "Yeraltı Günlükleri" aklımda. İnternetten sipariş etmeye pek çok defa yeltendim. Daha uygun fiyata bulabilir miyim sorusu şimdiye kadar dizginledi beni. Sanırım daha fazla dayanamayıp 70 tl ye 5 kitabı alacağım.


Sahi!  okuyan var mı bu beş günlüğü?

8 Nisan 2012 Pazar

İKİ GÖNÜL BİR AŞK



Kuş cıvıltıları ve çiçek kokularıyla uyanılmış bir sabahın gecesi. Püfür püfür rüzgar esip tülü havalandırıyor. Şehrin lambalarından kaçan yaramaz ışıklar odamda saklanbaç oynuyorken aklıma Cumartesi anlatılmak üzere ertelemiş olduğum  "İki Gönül Bir Aşk" isimli kitap geliyor. evimevim hediyeleşme etkinliğinde eşleştiği kızkardeşime gönderdiği pakette beni de unutmamış. Sevgili Zeynep'in hediyesiydi bu güzellik. Gönlü güzel insan sağolasın . Çok mutlu ettin bizi.





Kutuya ve içindekilere bayılan kardeşimin yerinde kim olursa aynı tepkiyi verirdi. Eski İstanbul fotoğraflarının olduğu ajandayı görmenizi hatta sahip olmanızı şiddetle tavsiye ederim.







Kalpli kutunun içindekiler ne mi???
Sorun da söyleyeyim :))

7 Nisan 2012 Cumartesi

FREZYA VEE




Akşamın geç bi vaktiydi frezyaları kokladığımda. Adım atacak yeri olmayan dolmuşlardaki günlük çilemi çekerken kokuların ulaştığı, gözlerin erişebildiği yerlere dinginlik ve hoşluk bırakan çiçeklerimi kucağında taşımaya gönüllü bir hanımefendinin isteğini geri çeviremedim.

Eve yaklaştığım bir zamandı. Oturabilmenin keyfini yaşayıp çiçeklerimi kucaklayarak şehrin ışıklarına yorgunluğumu bölüştürüyordum. Gençlerden bir kız ile delikanlı bindi dolmuşa. Tek  kişilik ücret vermesini anlamaya çalışırken  iniverdi delikanlı. Sevgilinin ücretini verip ineceği yeri söylemişti ya, inebilirdi artık. Bir durak sonra oturup oturmadığını sorduğu kısa bir telefon görüşmesi de yapıldı. Ben keyif ile şaşkınlık arası volta atıyorum.
Yanımda olamasa da gözlerimin yansımasında, yüreğimin heyecanında, yüzümün tebessümünde biri olsa diye dua temenni arası bir şeyler düşünüp kapatıyorum gözlerimi karanlıkta kara bir nokta olana dek. 




Varsın sevgilinin ellerinden alınmasın frezyalar. İlk onun bakışları, dokunuşları değmesin. Bir vazoya sığdırılan mutluluk tarlalarında dolaştım ya bütün gece. Yetmez mi :)




"İki Gönül Bir Aşk" bugün hediye edildi.
Onun hikayesi cumartesi anlatılacak
Sevgiler

4 Nisan 2012 Çarşamba

SENE....99


Şöför koltuğuna oturduktan sonra ilk işi dikiz aynasını düzeltip parmaklarla saçlarını geriye tarayan şöför  olmaya niyetliyim.

Kontağı çevirip bir de Ferdi şarkısı patlattım mı tamamdır. Heyy sıkı durun ; yolların Fatih'i geliyor.

Ben yazarken dinledim siz de okurken dinleyin

Sıkılıp kapatmak ya da yazıyı okumaktan caymak yok.



Sene 1999
Az değil, kolay hiç değil.
Gün ile dün arasında 13 yıl sıkışıp anlar fotoğraflarla albüm arasında kurutulmuş belki de unutulmuşken bugünün lale mevsiminde buluştu gözlerimiz.
Evden ayrı kalmaya yeni yeni alışıp yurtlarda yaşamaya başladığım yıllardı. İlk ayrılık, ilk aşkam ezanından sonra eve gelme deneyimlerinin hovarda sevinçlerini yaşadığım 17den gün alıp 18 e az kaldığım günler :)

Şimdi nasıl msnl'er , facel'er , bloglar meşhursa eskiden de 60lık 90lık kaset doldurmalar, şarkı sözlerinin yazıldığı ve sanatçıların gazete güpürü fotoğraflarının yapıştırıldığı defterler meşhurdu. Şimdiki gibi de her eline mikrofon alan şarkı söylemezdi. Müslümcüler, Ferdiciler, Orhancılar, Hakkı Babacılar vardı. Bababalar sevilirdi, babaların şarkılarıyla sevilirdi. "Henüz üç yaşında bir kardeşim var, seni ondan bile kıskanıyorum" derken kaçamak bir bakış ile sevgilinin göğsüne kor düşürülür, maltepenin biri sönmeden diğeri tutuşturulurdu. Çocuktum ben o zamanlar. Sevdadan pay alamasam da teyzelerimin, dayılarımın içinde büyümüş biri olarak çok şeyi hissedemeden gördüm, bildim. Nedenini bilmediğim halde teyzelerimle ağladım, anlamasam da şakalarına güldüm. Hatta bir keresinde kibrit kutusunun içine bırakılan sevdalı notu stresli ve telaşlı ama heyecanla bekleyen kocaman bir abiye verip kaçmıştım.Onun da teyzeme yazdığı pusulayı almayı akıl edemeyişimi hatırlayıp gülerim :) Çocukluk işte.

Bir fotoğraf yazdırdı bütün bu kelimeleri.Yurttaki dolap kapağına özenle ve sevgiyle yapıştırdığım resimler, yazılar, fotoğraflar. Hala bile saklarım doldurttuğum 90lık ve 60lık ferdi kasetlerini. İnsanın tebessüm ettiren yaşadıkları, hatıraları olmalı.

Keşkelerinden, belkilerinden, acabalarından sıyrılmış bir geçmiş ve güzel hatıralara gebe güzel bir gelecek diliyorum.



Ben geldim
Kucak açan yok mu?
benzer
benzer