29 Ocak 2012 Pazar

İstanbul


Aslında çocuklar aşıklara benzer.
Mutlulukları bencilce gelebilir insana.
Bakmayın iki satır yazdığıma,
Sadrın hazineleri saklıdır bağrında.


İstanbul'da doğdum,
 İstanbul'da yaşıyorum.
İstanbul'u izliyor
İstanbul Hikayelerini okuyorum.
Açık çay ve
İki tane kuru kayısı
Denemelisiniz

Aşık Veysel

Daha dün değil miydi İstanbul'un beyaza bürünüşü. Bütün renklerin beyaza dönüşü. Bu kadar kısa sürede çekilmeseydi de biz de bırakmasaydık eriyip giden kara bütün arazlarımı, marazlı yanlarımızı.
Gözlerim beyazı seyreyleseydi ve bir beyaz kalsaydı aklımda. Veysel'in kan kırmızısı ile yeşili bildiği gibi bir beyazlıkta geçirseydim günlerimi.





 

 Aşık Veysel'in türkülerinde yeşil ve kırmızı geçer genellikle.
Dikkat etmiş miydiniz?
Çiçek hastalığına yakalanmadan önce düşer Veysel.
Kan kırmızısı yer eder zihninde.
Ve bahar mevsimidir
Yeşili bilmesi de bahardandır.
Sonra çiçek hastalığından perde iner gözüne

28 Ocak 2012 Cumartesi

Şehir


Bir insanı bir şehirden çıkarabilirsin ama bir şehri bir insandan asla çıkaramazsın.





Bir şehir kuralım.
Ötelere uzanan yolları olan,
çıkmaz sokakları olmayan bir şehir.



27 Ocak 2012 Cuma

Gam



Samimiyetin sancılı doğumlarından arda kalandır aslında , yüzünün topraklarında büyüyen her gülüş. Öyle olağan ve bir o kadar da  sıradışı.  Teslimiyet renginde bir ağaç kök salar gam yükünün kervanı sarıldığında. Kızılca kıyamet bir yalnızlık dolaşıverir ayaklara.

Sendelerim.
Ahh benim sende'lerim.






Çığ




Karlı dağlarda büyüyen umuttan kopan parça, çığ olup düşüyor bir gönüle . 
Soğuktan değil hasretten üşüyen gönüllere gökkuşağı renginde bir sevdayı çizyor türküler.
Bir tebessüme takılı kalan gözler... Çay soğuyor, soba sönüyor gece uzuyor da uzuyor.







Sadece Ankara'ya mı,
İstanbul'a da yakışıyor kar.


Mevlana



" Küle döndüysen, yeniden güle dönmeyi bekle...

Ve geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil, kaç kere yeniden küllerin arasından doğrulup yeni bir gül olduğunu hatırla."





-Mevlana Celaleddin Rumi-
Hayırlı cumalar

26 Ocak 2012 Perşembe

Yağmur


Açtığım pencereden kış giriyor odama . Rüzgar öyle sessiz öyle savurgan hem içime hem odama bırakıyor yağmur damlalarını. El yordamıyla tutunup hayata; koyu , dipsiz karanlıklara  yürüyesim geliyor. Damlalar gibi düşsem toprağa, yıldız yıldız devşirilen gecelerin sabahlarına uyansam.

İki mum yansa.
Hem yan yana hem yana yana.



.



24 Ocak 2012 Salı

Zembilfroş




Efsanelerde,  masallarda zengin beylerin çirkin oğlu yoktur ya da çirkin, şişman kızları. Yağız, yiğit delikanlılar ; ince belli , kalem kaşlı güzeller. Birbirine denk olanların sevdasından bahsedilmediği için denksizlerin anlatıldığı, mutlu sonla bitmeyecek bir hikaye. Zembilfroş'un hikayesi.

Yine böyle zengin bir beyin yakışıklı delikanlısı vardır. Ava da düşkündür hatun kişilere de. Mezarlığın önünden geçerken iskelet , kafatası görür. Ölümü hatırlar ve elini eteğini çeker her türlü zevkten safadan. Eşini de alıp uzaklaşır. Uzak bir diyarda sepet ( zembil) yapıp satarak geçimlerini sağlar. Efsane bu ya. Başka kimse kalmamış gibi Fargin ( Silvan) Beyi'nin karısı  Xatun görür bizim garip Zembilfroşu'u. Aşık olur. Sepet alma bahanesi ile sarayına çağırır ve anlatır hislerini. Yağız delikanlımız tövbe ettiğini, evli olduğunu söyler . Israr üzerine kaçar . Xatun kararlıdır ve Zembilfroş'un karısına giderek yalvarır, bir gece yanında kalmasına izin verirse bütün servetini vereceğini söyleyer. Zembilfroş'un karısını ikna eder ve onun elbiselerini giyerek çadırda bekler. Gece yanına uzanan Zembilfroş gümüş halhalın sesinden yanındakinin karısı olmadığını Xatun Hatun olduğunu anlar. Muradına erene kadar durmayacağını anlayan Zembilfroş kalenin burçlarından atlayarak ölür.
İnançları ve idealleri için ölümü seçer.
Bu efsane de burada biter.


Yakın zamanda okuduğum bir efsaneydi.
Açıkçası etkilenmedim.
Sadece siz de bilin istedim.
Güzel bir gece.
Yağmurlu.


Tatil

Bahardan kalma bir fotoğraf

Apartmanın önünde durup oturduğumuz kata baktım. Geceleri İstanbul'un ışıklarını seyreylediğim, kahvemi keyifle içtiğim, yağmuru-karı izlediğim, rüzgarlı gecelerde ellerimi,saçlarımı teslim ettiğim pencereme özlemli bir bakıştan sonra yolculuk için arabaya bindim. Çok değil bir buçuk saat sonra İstanbul'un uzağına, baba ocağına,teyze kucağına,kuzen sıcağına vardım. Ciddi ciddi valiz hazırlamıştım süresi belli olmayan kalışım için. En az bir hafta diyordum. Sobalı evin biri hariç buz kesmiş odaları, havalandırılmadığı için yastık ve yorganın iticiliği, elde ve jilet gibi keskin soğuk suda durulanan bulaşıklar kalma süremi paslı bir makasla  budadı da budadı.
Sobanın üzerinde kaynayan suyla çay demlemenin, odunların tutuşup kızgınlıktan köpürdüğünde çıkan sesin keyfini çıkarıp iki tane de kitap bitirmenin mutluluğunu yaşadım . Eee kuzenleri de  görmüştüm üstelik. Yani dönebilirdim :)
Kısa süren mekan değişikliği hem bedenime hem de ruhuma iyi geldi.
Kaloriferin büyük nimet olduğunun farkına vardım.
Bol bol çay içtim.
İki kitap bitirdim.
İki film izledim.
Keyiflendim.
Dinlendim.
Geldim.

21 Ocak 2012 Cumartesi

Karne


Sadece ilköğretimdekiler mi sevinir karneye sanıyorsunuz. Bazı duyguların yaşı ve cinsiyeti olmuyor.  


Karne heyecanını yaşayanlar çocuklar değildi, çocuklar kadar sevinçli yetişkinlerdi.




İsimleri çağrıldığındaki heyecanı, mutluluğu; sizi saran kollarında, yüzlerinde, gözlerinde, sözlerinde çok rahat görülebilen anlara tanık oldum bol bol ))



Bütün öğrencilere hayırlı, güzel bir tatil diliyorum.


Hediye kartela ve kitap çekilişinin kazananı  " Kalemin Secdesi " oldu.
Kendisini makus talihini yendiği için tebrik eder şansının bol mutluluğunun daim olmasını dilerim.



Haftaya yeni bir kitap hediyesi düşünüyorum.
Meraklılarına, mübtelalılarına duyrulur
Güzel geçsin gününüz

19 Ocak 2012 Perşembe

Ezan Çiçeği



Bahar akşamlarında kendini gösterir ezan çiçekleri.
Ezanla birlikte karanlıkta açmaya başlarlar ve sarı renklerini bırakıp sehere , kapanırlar kendi içlerine .
Gece açıp gündüz solan ezan çiçeklerini ve kokularını anımsıyorum bu aralar.
Baharı özledim




 
Akşam ezanının okunmasıyla açmaya başlar
Hava aydınlanınca küser aydınlığa ve soluverir çiçekleri
Hava aydınlık diye küsmeyin siz
Güzel geçsin  gününüz


16 Ocak 2012 Pazartesi

Saat



Ayaz değimiş bir sabahta yaprak yaprak üzerime çullanıyor hazan. Arşınlara gelmeyen uzaklıklar geliyor aklıma. Saatler eriyip gidiyor duvarlarda, kollarda. Kaç kez kapanıyor gözler ve sayılmayan kaç sabaha uyanıyor . Düşlerden tebessüm çalıyorum çokça.
Güne güzel başlamalı , çaya biraz tarçın katmalı ve kocaman kocaman gülümsemeli.


Güzel bir hafta diliyorum
Olmadı güzel geçen bir gün
Ya da bir saat.
Razı olmalı,
İnanmalı...



Yıldız


Gece oldu bak.
Penceremden gördüğüm yıldızlar, pencerendekilerle aynı mı?
Gördüğümü sen de görüyor musun?

Zaman bu kadar çabuk ve bir bu kadar da zor nasıl geçiyor?



Kahve vakti
Saati çok beğendim
Sizce de güzel değil mi :)

15 Ocak 2012 Pazar

Hediye -Kartela-


Dünkü ganimetlerin iki tanesini kitaplığımın okunanlar rafına yerleştirdim bile . Haklı gururunu yaşıyorum ;çünkü bir günde toplamı 296 sayfa olan iki kitap bitirdim.

Ganimet sevincimi sizlerle paylaşma adına yeni bir hediye çekilişi düzenlemeye karar verdim. Yine dün almış olduğum ve faydasına çok ama çok inandığım kartelelar. İsimlerini tek tek yazmayacağım zaten fotoğrafta açık ve net bir şekilde görünüyor. Bir de sürpriz bir kitap.

Altılı kartela setine ve sürpriz kitaba sahip olmak isteyenlerin yorum kısmına güzel cümleleriyle birlikte mail adreslerini yazmaları yeterli. Blogu olmayan arkadaşlar yorum yazdıktan sonra  "ANONİM" kısmını işaretleyerek iletilerini bana ulaştırabilirler.

NOT 1 : 20 ocak Cuma günü 21:30 a kadar yorum yazabilirsiniz
NOT 2 : Bir günde bitirdim dediğim kitaplar:
- Alışverişe Kahve Molası
- Hayallerini Yak Evi Isıt
NOT 3 : Nasıl , ne şekilde olursa olsun, sonunda ne yaşanırsa yaşansın "sevmek" güzeldi
 -alışverişe kahve molası-

Hadi taze dem kokulu bir fincan çay içelim

Ganimet



Eminönü'ne gidip de kitap almadan döndüğüm çok nadirdir. Anadolu yakasına yağan kar Cağaloğlu yokuşunu tırmanırken yağmura sonra da karla karışık yağmura dönüştü. Kendimi rastgele bir kitapçıya attım. Hem soluklanmak hem soluk almak için doğru yerdeydim.  Dört kitap on lira yazısı beni mest etti zaten. Bir de Cezmi Ersöz'ün kitabını görünce kitap sepetini iştahla karıştırmama kimse engel olamazdı.
Hemen "Hayallerini Yak Evi Isıt" kitabını ayırdım kenara.




Epeydir eğlenceli bir şeyler okumadığımı anımsattı pembe renkli iki kitap. "Alışverişe Kahve Molası" ve "Gökteki Yıldızlar". Cağaloğlu ganimtlerini toplamaya devam . İstanbul Hikayelerini de alıp ikram edilen bir bardak çayla birlikte kocaman kocaman gülümseyerek düştüm yollara.
Maramara'da 20 milyon kişinin elektriksiz kaldığı saatlerde ben arabadaydım ve yeni ganimetlerimin içinde kahve geçen kitabın 60. sayfasını okuyordum.
Kitap bitti, evi ısıtmak için hayalleri yakmaya başladım bile.


Okumak güzeldir. Denesenize :)

14 Ocak 2012 Cumartesi

Günaydın



Uyanırım.
Sabah olmuştur.
Ufukta tüm güzelliğiyle belirmiştir güneş.
Benim ufkum hala alacakaranlık.
Daha uyanmamıştır benim güneşim.
Gözlerim kendi ufkumda.
Bekliyorum.

Günaydın :)

13 Ocak 2012 Cuma

Mutluluk






Mutluluk; dünya meşakkatlerinin üstümüze üstümüze geldiği anlarda, caddelerin kalabalık koşturmacalarında, dağlara bakarak yeşilin ve mavinin birleştiği çizgide, birbirine değmeyen gözlerle yan yana yürünen birkaç adımın hayalini kurup hamd etmektir…

Hayırlı cumalar

7 Ocak 2012 Cumartesi

Sızı




Mavi yeşil bir suyun kenarında, nilüferlerin arasında bir ince sızı var. Acı değil, ağrı değil… Sızı. Dert olan ama şikâyet edilmeyen bir sızı. En insan yanımı büyüten, en dua yanımın dilinden düşürmediği ince bir sızı… Narin yaprakları olan bir gül gibi tomurcuk bir sızı. Suskun zamanlarımda beni dinleyen… Bağıra bağıra suskun, durduğu yerde yürüyen… Nefes alan, büyüyen, gelişen ve genişleyen… Zamana meydan okuyan, kimselerin bilmediği ince bir sızı.

Elleri var “el” değil… Kimi zaman kırılmış bir çerçeve gibi yola dökülüverdiğimde orada öylece bekleyen… Arkamdan bakakalan fakat ona sırtımı dönemeyeceğimi bilen bir sızı… Köşeyi dönerken arkasında bıraktıklarına bir daha göremeyecekmiş gibi bakan gözü yaşlı bir sızı. Karanlığın içinde bilinmeze yürüyen bir sızı… Gece örtüsüne bürünüp başını yastığa koyduğunda sızısıyla baş başa kalan bir sızı…

Yeryüzüne her bakışımda, zihnimi kurcalayan her soruda, her efsanede bulduğum ve bütün gizemiyle bir sır gibi sakladığım… Umudu ve özlemi ellerinin arasında elden ele atıp tutan narin bir sızı…



Etkinlik




Güzel geçsin gününüz

6 Ocak 2012 Cuma

Düş






Biriktirdikçe çoğalan, yordanan anlamsızlıklarımı  bir gece vakti , genzimi kaplayan nergis kokularıyla değiştirince derin uykularda düşler büyüteceğim.

Uyandığımda gecelerde ve gecelerce büyüyen çeyrek olgunluğumu, rehin vereceğim gündüz telaşlarına.


Hayırlı Cumalar.

5 Ocak 2012 Perşembe

Çöl







Çöl görüyorum düşlerimde.
Susuz kalıyorum.
Bütün serapları bir bir deniyorum...
Sıcak kum doluyor boğazıma.
Dur diyen yok yanıbaşımda...
Heybemi astığım ağaç kuruyor...
Su yok diyorum kendime.
Kristalize bir ses duyarım ben,  benliğimin derinlerinde .

Güzel geçsin akşamınız.

3 Ocak 2012 Salı

Hayal


   

Küçükken kış geceleri yatağıma uzanır perdeyi aralar ve kar yağsın diye bakar dururdum pencereden. Ara sıra sokak lambasında kar gibi uçuşan bir şeyler gördüğümü sanıp, yarın uyandığımda ortalık bembeyaz olacak diye sevinirdim. Sabah çabucak olsun diye dua ederdim.
Uyanır uyanmaz bakardım pencereden. Kuru bir soğuk.
Belki yarın yağar der hazırlanır okula giderdim.
Umut işte. Umut...

Şimdi ise perdeleri de gözlerimi de kapatıyorum sıkı sıkıya. Köpükleri üzerime sıçrayan bir dalgaydı hayalini kurduğum.

2 Ocak 2012 Pazartesi

Yansıma



Dalgaların arasında çırpınan bir eflatun çiçektir dünde kalmışlığım. Takvimden yapraklar bir bir eksilirken  
ve sevdiğim bütün şehirlere yağmurlar yağarken , soğuğun mevsimindeki  tüm renklerin bileşimidir
yüzüne düşen yansıma.


Güzel geçsin geceniz
benzer
benzer