Dün martın biriydi. Şaka değil, ondördü hiç değil. Tabi bizim hesabımız kocakarı esaslı. Bundan kırk yıl öncesi. Hani televizyonların olmadığı, fakirliğin kol gezdiği yıllar. Ekmeklerin kara fırınlarda çuval dolusu yapıldığı, yemeklerin sobaların üzerinde odun ateşinde pişirildiği ,yedi-sekiz çocuklu bir ailenin iki göz odalı toprak evlerde yaşadığı yıllar. Köyde yaşayanların adetlerini bilirsiniz ya da en azından duymuşsunuzdur. Annem mart bozmadan bahsetti keyifli keyifli. Kocakarı soğuğu, sıcağı, baharı, kışı varmış meğer. Çocukken mart bozmak için komşulara gittiğini ve hediye edilen iki yumurtaya nasıl sevindiğini anlattı. Martın birinde hane dışından eve ilk giren kimse martı bozmuş oluyor. O yıl bereketli, güzel bir yıl olursa martı bozan kişinin hayırlı geldiğini düşünerek ertesi yıl davet ediliyormuş. "Bizim martımızı sen boz" diyerek ve hediye yumurtanın sayısını arttırıp bir de yemek sözü vererek. Ama o yıl hastalık, huzursuzluk doluysa martı bozan kişiyi eve -ilk giren olarak- almıyorlarmış :) Bu arada bizim köyde bu gelenek hala yaşatılıyor . Dinlerken keyif aldım. Ortamı ve şartları göz önünde bulundurduğumuzda böyle küçük mutluluklar hayatın tadı tuzu oluyor.
Demiştim ya..
YanıtlaSilİlkbahar karı yağar diye..inanmazdın..
Babannem hala böyle düşünür..
Eskilere taşıdın..teşekkürler canım..
Güzel bir gün olur inşallah..akşama çekiliş var :)