26 Ekim 2011 Çarşamba

Ada


Ekimdeki son cumartesidir. Hafta içi tepeleme biriken yorgunluğun giderileceği, geç kalkılıp uzun uzun kahvaltının edileceği tatil günüdür. Geç yatılmıştır da geç kalkılmamıştır o cumartesi. Ne de olsa bu yılın ekiminde başka cumartesi yoktur.Büyük hesaplar yapar gibi tek gözü kısıp 2-6 arası dört saatlik uyku neyime yetmez diye düşünür ve de uyar .

Saat yedi olduğunda evden çıkılmış Kadıköy'e gidecek otobüsün durağına doğru adımlar atılmıştır bile.Yarı uykulu ama coşkulu. Ne de olsa son cumartesi ve Ada'ya gitmek için şahane bir gündür.

09:05 Ada vapuruna bindik çantalarımızda simitlerle. İsmi gibi yüzü de ,gönlü de güzel yol arakadaşım ( Çiğdem) ile karşılaştığımız o yerde sıyrldık uykudan,uykulu hallerden. Espriler,tebessümler,gülüşmeler. Ne de olsa gençtik biz. Büyükler "cahil" diye hoş görecekti bizi. O yüzden rahattık belki . Ya da etrafın bütün olumsuz enerjisine ,seslerine,bakışlarına kapatmıştık kendimizi.Evet evet bu . Buydu o günü özel ve güzel kılan.

Hiperaktif çocuklar gibi koca vapur dar gelmiş kah pencere kenarı,kah orta kısım,ya da yarı kapalı mekanlara girip girip çıkmış ; fotoğraf çekip gülüşmüştük. İlk oturduğumuz yere geri döndük. Kafa kafaya verip aynı karede olmak için kol kaslarını geliştirici hareketlerle fotoğrafımızı çekme adına epey enerji harcadık. En yakınımızda bizimle aynı kısımda oturan; uyuduğunda önünde duran şapkasının içine bozuk para koymayı düşünüp gülüştüğümüz kişiden yardım istemeye karar verdik.Sağolsun kırmadı ve yardımını esirgemedi bizden. Arkadaşım çektiği fotoğrafın hoşluğunu anlatmak için kısık sesle adam işi biliyor derken bana , bizi duymuş olacak ki tebessüm ettiğini gördük. Sinema televizyon okuyan, kameraman,fotoğrafçı,muhabir sıfatlarının sahibiymiş meğer. Koca bir çanta , afilli bir fotoğraf makinası, çeşit çeşit lensler...Selam olsun ona da.

Ada'daydık artık. Güneşli güzel bir gündü . Gençtik ya, yürüyecektik . Bisiklet kiralama fikri cazip gelse de cesaret yetersizliğinden vazgeçtik.
Bir elimde simit bir elimde fotoğraf makinası; etrafımızda kedi ordsu,gelen faytonlar, giden faytonlar, yürüyenler,bisikletliler... Her nefeste yenilenen yaşam.

Adanın en yüksek tepesi Aya Yorgi Kilisesi'ne kadar yürüdük. Hristiyan inancına göre 23 nisan ve 24eylül tarihlerinde Aya Yorgi'ye kadar yürümek kutsal. İp de bağladın mı açılsın kısmetler, dökülsün ev, araba, eş, iş, aş))

Uzun, dolu dolu geçirilmiş bir tatil gününü yazma keyfini yaşamak harika.

Bir gününüzü bu güzellikleri görmek için ayırmanızı tavsiye ederek anlattıklarımın keyfini çıkarmanız için sizi yalnız bırakıyorum.


NOT 1 :Fotoğraflar bana aittir.
NOT 2 : Fotoğraftaki amca ile hiçbir bağlantımız yoktur.
NOT 3 : Kapladığım fazla alan dolayısıyla sadece kafası fotoğrafa layık görülmüş mor eşarplı benim ))















1 yorum:


Yorumunuzu yazdıktan sonra YORUMLAMA BİÇİMİ kısmında ANONİM seçeneğini işaretleyip yorumunuzu yayınlayabilirsiniz.

benzer
benzer