23 Ocak 2013 Çarşamba

HALET-İ RUHİYE




Otomatiğe bağlı kapılardan , otomatiğe bağlanan hayatları mesai saatleri denen kısmına bırakıyorken araçlar ve yolunu bile ayaklarım buluyorken ... "Başımı kaldırıp etrafıma bakmıyorum ki kendime nasıl bakacağım?" sorusuna muhatab bir ruh halindeyim şimdilerde.


Güneşin İstanbul'dan çok erken doğduğu bir şehirde erken kalkardı insanlar. Çünkü sabah erken olur, gün erken ışırdı. Üç beş eşyadan ibaret odama geldiğimde boş bir kabre uzanır gibi yatağıma uzanıp büzülür , gözlerimi kendime dikerdim.

Papatyalar vardı...Öyle bahar gibi bir mevsimdi. Papatyaların beyaz yapraklarını yolar gibi kendimde olanları yoklar ve başlardım kendimin çiçekli bahçelerini talan etmeye.

Körpe zamanlarım vardı. Ellerim ceplerimde ,acabaları bir ıslıkla yarım bıraktığım yağmursuz bir gece hatırlıyorum. Bir papatyayla aynı toprağa uzanmış ruhumun yanıbaşındayım sanırım. Soranlara kederden değil kaderdendir diyebiliyorum ölçülebilir mesafelere serpiştirdiğim hıçkırıkların uzağında. 

Ve gün düşüyor toprağa. İstanbul'da yine akşama yakın bir zaman. Şehir evine dönüyor telaşla. Ve yine sabahlar erken oluyor geceler hep erken.


13 Aralık 2011
Okumayanlar için...

4 yorum:

  1. Hala aynı mı halet-i rûhiyen?
    Yazın çok hüzünlü...
    bugün için hüznümü başka birine ayırdım...
    Senin payına yazının edebî kısmını beğenmem düştü...
    Okudum...3 kere...yooo sen güzel anlatmışsın içinde bulunduğun hâli de, sanırım benim kafam fazla karışık...
    Ama anladım seni, anlamadım sanma.
    Bahsettiğin şehirlerde yaşamış, o içine girdiğin odalarda defalarca yatmışım...
    Bir tek körpe zamanlarım olmadı benim...
    Hep böyleydim...körpelik nedir, bilmem!
    Papatyaları da çok sevmem...
    Çocukken hep istemediğimi çıkarırdı bana, hep ama...o zamandan zaar, haz etmem...
    Laleler beni anlatır, büker boynunu...
    Yolsan zaten çift yaprak, ne istersen söyler onu...
    Ölçülebilir mesafeler güzel...
    Keşke hayat hep ölçülebilen mesafelerle beni karşılasa...
    Bilsem haddimi...kaç arşın ettiğimi...
    Kaç milim gittiğimi, kaç mil gitmem gerektiğini...
    Uzattım, kusura bakma.
    Birde söylemem lazım;
    Burada sabahlar hep geç...
    Bu şehride sevmiyorum...bugün sanırım pek iç açıcı konuşmuyorum...
    Halet-i ruhiyemi susturuyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim yazdığım kadar yorum yazmışsın
      :)
      Hadi gülümse
      Bugün kandil

      Sil


Yorumunuzu yazdıktan sonra YORUMLAMA BİÇİMİ kısmında ANONİM seçeneğini işaretleyip yorumunuzu yayınlayabilirsiniz.

benzer
benzer