Maalesef gördüğünüz bu güzellikler benim değil. Ama ben görmüş olsaydım inanın hepsinden benim de olurdu. Yüz yüze görüşmemişsinizdir, belki konuşmamışsınızdır. Harflerden mamul bir kapı açılır ve kelimelerden bir yol bulup yürürsünüz. Bizim hikayenin başlangıcı da buna benzer bir şey. Tevafuken Z. Hanım benim blogumu görür. Kırtasiye ürünlerinden, ayraçlardan, kitaplardan ve kahveden bahsedilen sayfaları bir çırpıda okuyuverir. Beğenilerimiz, kısmen yaşadıklarımız, hissettiklerimiz... Bana benziyor, benim gibi diyebileceğim biridir Z. Hanım benim için. Tabii ben de onun için öyleyim.
Bugün çok mutluyum diye başlar telefon görüşmemiz. Bir kırtasiye keşfettim. Harika bir yer diye de ekler. Bir sürü şey aldım, hepsi de çok güzeller... Bende de bir sevinç pür keyif güle güle kullan çıkıverir ağzımdan. Z. Hanım söylemez alınan her şeyi kardeş payı yaptığını. Bahsetmez bana göndereceği güzelliklerden. Ertesi gün kapı çalar, kocaman bir paket. İçinde oyuncaklar ülkesi. Bende bir telaş, bir sevinç. İşte böyle Z. Hanımla bizim muhabbetimiz.
Z. Hanımın iki evladı , hayatının anlamı olan kıymetlim dediği eşi ve çokça sorumluluk gerektiren yoğun çalıştığı bir işi var. Yemeği, bulaşığı, çamaşırı, temizliği... Olmazsa olmazı kitapları, yazdığı hikayeleri, yeni düzenlediği hobi ve okuma odası... Hepsine yetişir, kahvaltısını bile dostu görsün , mutluluğundan nasiplensin diye üşenmeden fotoğraflar Z. Hanım. İş yerinde bile kitabı, dergisi, kalemleri, kahve fincanı eksik olmaz. Takdir ve tebrik ettiğim canımın dostu. O kadar anlattım, daha da anlatasım var seni ...
Z. Hanıma, arkadaşlığımıza, dostluğumuza, yaptığı tüm güzel şeylere kocaman bir " maaşallah" deyin lütfen
Kocaaamaaaaannn MAŞALLAH! :)
YanıtlaSil(:
SilSağollll