Her insan bir şehrin içindedir
ve her şehir bir insanın
içinde.Güneşli bir kış
günü yaşanıyorken şehrimde , rüzgarla yürümeye başladım. Sık ağaçlı bir orman
içindeydim ve ağustos böceklerinin sesleri havadan sudan,
iyilikten sağlıktan dem vuran iç sesime karışıyordu. Ne ben ormanın içindeydim
ne de aylardan ağustostu. Vakit tufandan az önceydi. Yer ve gök sularını
bırakmamıştı henüz. Gözlerin uzağında bir gemi gördüm. Acaba alır mıydı beni
gemiye bu yalnızlığımla? Ben geldim desem... Eksik yanlarımı tamamlayan rüzgar
ve ben... Alınmadım gemiye. Yalnızdım çünkü. Ve yağmur başladı. Ne yer sularını
tuttu ne de gök sularını yuttu. Sonrası tufan. Ne şehir kaldı geriye ne de
güneşli günler. Su sızdırmaz bir kil tabakasıyla örtülü şimdi ve
eski fotoğraflarda
kaldı şehrim.
çünkü herkesin bir kenti vardır;herkesin bir adı gibi bir kenti vardır.....
YanıtlaSilherkesin bri kenti vardır.bir insanı sevmek gibidir bir kenti sevmek.tanınmayan insan ,gidilmeyen kent sevilebilir mi...
Gitmemişsindir, ayakların değmemiştir mesela ya da gökyüzündeki bulutların ne rengi ne desenleri hakkında konuşulmamış, bir bardak çayın tadına bakılmamıştır.
SilAma seversin o kenti. Sevdiğinin elleri değmiştir rüzgarlarına, kaldırımlarına sinmiştir varlığı...
Sevdiğinin sevdikleri , sevdiklerin oluvermiştir.
Kalsa da gitse de içinde bir kil tabası yoktur tufan sonrası yaşanmışlıkları örten, saklayan, gizleyen
Neyse
Selam vesselam....
Hayır..gün boyunca akmasın diye zorlukla içimde tuttuğum yaşlarım şimdi akmayacak..
YanıtlaSilMasallarım da bitti.
SilKoyu beyaz tavana diktim gözlerimi.
Kapatsam gözlerimin tufanı başlayacak.
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSil